4 Ocak 2012 Çarşamba

Orta Çağ Felsefesi Unite -6 Latin Ibn Rüştücülüğü ve Ioannes Duns Scatus

LATIN IBN RUSDCULUGU

  • Ortaçağ onu Aristotoles'İn en iyiyorumcusu olarak kabul etmiş ve kendisine "Commentator" yani Yorumcu unvanını layık gormustur. Ibn Rüşd'ün bu ekisi elbette tesadüf degildir.
  • Agostine Nifo 1500 yili civarinda yazmis oldugu bir yazida kendisini İbn RÜşdcülüğün kurucusu olarak anmaktadir.
SIGERUS BRABANT
  • Aristotoles'in Ibn Rüşd agirlikli yorumlarını okuyuo öğrtmiş metafizifinde Aristotolesçi ve Yeniplatoncu öğeleri kaynaştırmıştır.
  • Oda aristo gibi metafiziği varlık olarak varlığın bilgisi olarak görmüş şeylerde varlık ve var olma potansiyeli olmak üzere iki yön bulunduğunu savnumuştur. 
  • Ona göre Tanrı ilk varlık ve bütün şeylerin ilk nedenidir. Ama bir büyün olarak evren evrende yer alan türler ve insan tanrı tarafından yaratılmamış ezeli ebedi şeylerdir. Ay altı dünyada olumsallık hülüm sürer vebu olumsallı maddeden kaynaklnır tanrı bile gelecekteki olumsal olaylari bilemez. Ay altı alemde hiçbirşey kesin ve zorunlu degildir. 
BOETHIUS DACUS
  • Boethius Dacus bazılarina gore cağini asan tarzda adci (nominalist) bir anlayışa sahiptir. Ona göre varolmayan şeyler hakkında doğru önermeler kurmak olanasıdır.
  • Farklı türden bilimlerin kendi alanları içinde bağımsız bir şekilde uğraş vermelerigerektiğini savunan Boethius Dacus'a gore birkac bilim soz konusudur. Bunlardan bir tanesi fizik ve doğa bilimidir. Fizigin uğraş alanı doğanın kendisidir. Doğa yani Eskiçağ Felsefesindeki physis varolanların kendisine araştırma konusu olarak alır. 
  • Adcıdır.
  • Dünyanin yoktan ve sonradan yaratıldığı tezinin bilimsel bakımdan kanılanamayacağını savunmutur. bilimin sınırlarını belirlemek konusunda hassar bir tutum sergilemiş. 
  • Bilimi akısal ilkeler bağlamında biçimkendirmiş ve aklın ilkelerini vahyin hakikatlerinden öneli görmüştür. 
  • Başlıca bilimlerden biri olarak gördüğü fizğin yaratılışı inceleme konusu edinemeyeceğini ama metefizik bakımdan ve akılsal araçlar kullanılarak bir ilk nedenin varlığının ortaya konabileceğini savunmuştur. Akıl ve iman ya da felsefe ile ilahiyat arasina kesin bir ayrım koymuş ama bu alanların her ikisinin de kendi sinirlari içinde kalmak kaydıyla doğru yargılar üretebileceğni savunmuştr. Onun bu görüşü bazılarınca çifte hakikat öpğretisi olarak adlandırılmıştır. 
IOHANNES DUNS SCOTUS
  • Duns Scatus ozellikle metafizik alanındaki düşünceleriyle kendisinden sonra gelen düşünce insanlarını etkilemiştir. Duns Sacatus da Thomas Aquinas gibi bir ilahiyatçı olmasına ve onunla aynı imanı paylaşmasına rağmen özellikle varlık olanındaki felsefi düşünceleriyle Thomas Aquinas'tan deri biçimde ayrılmaktadır. Bu yüzden Scatusçuluğun Thomasçılıktan farklı bir alanda varolduğunu belirtmek gerekir. 
  • Büyün Ortaçağ filozoflarının kabul ettiği Aristotolesçi bilgi anlayışın genel anlamda Duns Scotus' da kabul etmektedir. Bu genel anlayışa göre bütün bilgimiz duyulardan kaynaklanmaktadır. Duyularımız aracılığıyla elde ettiğimiz imagelerdeki maddi unsurlar etkin akıl tarafından soyutlanmaktadır. Soyutlanma aracılığıyla ortaya çıkan anlaşılabilir nesneler edilgin akılda yer almaktadır.Bu anlaşılabilir nesnelerin tümü de bilinen nesneleri temsil yetenege sahiptir 
  • Duns Scatus'un kabul etmiş olduğu bir başka özellikte insan aklının doğuştan Tabula Rasa olmasıdır. Bununla birlikte aklın sezgisel ve soyulayıcı yönü üzerinde daha fazla durmaktadır.
  • Duns Scatus'a gore insanin en yüksek güçleri onun aklı ve iradesidir. 
  • Duns Scatus akulda etkin ve edilgin olarak iki kısım olduğunu kabul etmektedir. Bununla birlikte bu kusumların bilgi elde etmek konusundaki işlevleri tamamen Duns Scıtus'a ozgu bir içerik taşımaktadır. Etkin aklın Thomas Aqıinas'ta olduğu gibi duyu imgeleri üzerine egilerek bir soyulama işlemine girişmesine gerek yoktur.Akıl dığrudan doğruya duyulanabilir nesneyee yönelmekte ve o nesnedeki anlaşılabilirlikten tümel kavramlar ortayaçıkarmaktadır. 
  • Duns Scatus'un da ilgilendiği öenmli soru şudur: Acaba nesnesi varolmadığı halde sezgisel bilgi mümkünmüdür? Duns Scatus'a gore bu soruya olumlu cevap verenler bir şekilde süğheciliği desteklemektedirler. Zira alguladığımız nesnelerin gerçekten varolup olmadıklarını kesin bir şekilde bilmenin olanaksızlığı o nesnelerin bilgsine ilişkin ciddi bir sorgulamayı da beraberinde getirmektedir. 
  • Duns Scatus Ganvado'nun düşüncelerine karşı çıkmış. n agöre en azından üç alanda ilahi aydınlanma olmaksızın şeylerin bilgisindeki doğruluk kesin bir şekilde elde edilebilir. Henricus de Gandavo ile olan tartışmasında belirtmiş olduğu 3 alan sunlardır:
    • İlk ilkeler be onlardan çikartilan hersey ilk ilkelere ornek olarak varlık vardır veya parca bütünden küçüktür gibi doğruluğundan kesin olarak emin olduğumuz ifadeleri verebiliriz. Bu türden ifadeler Scatus' a gore mantıksal işlemler aracılığıyla ortaya çıkmaktadır ve bilimsel içerikteki önermeler bu türden ilkeleri kendsine dayanak yaparak biçimlenmektedir.
    • Bla bla diye gitmiş yazmaya üşendim burayı yazmak isteyen olursa veya yorumlayan felan işte alta yorum bırakırsaniz düzenleyebiliriz.
  • Duns Scotus'tan önce ORtaçap Felsefesi tarihinde gördüğümüz en önemli tanrı kanıtlamaları Anselmus(Ontolojik) ile Thomas Aquinas'in (Kozmolojik) tanrı kanıtlamalarıdır. Thomas Aquinas Tanrı'nın varoluşunun etkilerinden hareketle bu etkilerin nedeni olan o'na ulaşmaya çalışmış kanıtlamasına temel olarak bu anlayış üzerine temellendirmiştir. Scotus'ta Thomas Aquinas'la bu başlangıç noktasinda hemfikirdir. Bununla birlikte Duns Scatus Thomas Aquinas'in etkilerin görünür olduğu alan olan duyulanabilri alanı ve duyu tercrubesine konu olan olguları tercih etmesine eleştirir. Scotus etkisini fizik dünya üzerinde gösteren biretkin varlk olarak tanrının ispati için başka bir yola başvurmuş ve etkin nedenin varlığının ispati için metafizik bir hakikati terci etmiştir. Ve su yaftayi yapistirmis bir eserinde bazivarolanlar üretilebilirdir. 
  • Duns Scatus'a gore iki tür iylikten söz etmek mümkündür. Bunlardan birincil olanı şeylerin doğal düzenine göre degil fakat doğru aklın buyruklarına göre biçimlendirmiş belirlenmiş olan nesneye yönelmiş olan iradeye bağlı eylemin kendsine ait olan bir iyilik türüdür. Sözgelimi hırsızılık veya adam öldürme bu doğru akla aykırı düşecek eylemlerdendir. Dolayısıyla Kutsal kitapta dile getirilen emirler yasaklar da bu doğru akla uygun buyruklar kapsamındadır. bundan dolayı insanlarin birincil derecede yerine getirmek zorunda oldukları buyruklar bunlardır. Bu buruklara itaat tarzındaki insan eylemleri özgür iradenin yerine getirdiği davranışın hedefindeki ahlaki iyiliğin akıtüelliğini sağlamaktadir. İkincil tarzda iylik ise davranışın biçimlendirilmesi esnasında yer ve zaman gibi çevresel koşılların dikkate alınması sonucunda ortaya çıkan hedefteki iyiliktir. Bu tarz iyilik dolayısıyla öncelikliolarak amacına ön planda tutmaktadır. Tanruı sevgisi tanrıyi sevmek nihai bir amaç olmasi bakimindan insanin en yüksek eylemini oluşturur. Tanrı bir hedef olarak seçildiğinde doğru akla aykırı olabilecek hiçbirşey olmayacaktır. Bundan dolayı iradenin insanı bütün özellikleriyle kendisine yönlendireceği nihai amaç tanrıdır. 
  • Duns Scatus doğru aklına ortaya çıktığı yerin Tanrı'nın iradesinde biçimlenen doğal yasa olduğunu düşünmektedir. Ona göre İlahi irade iyinin nedenidir. bu durumun böyle olmasınaın nedeni Tanrı'nın bir şeyin iyi olmasını istemesidir. 
  • Latin ibn rüşdcülüğü ibn rüşd etkisindeki latin filozoflarin ortaya koydukları birdüşünce hareketidir. Genel paris universitesine konuşlanmışlar. 
  • aklın yolunu izlemeye çalışırlar. ve bu düşüncefelsefenin ilahiyatla olan bin yillik birlikteliğinin sonu anlamına gelmekte ve onu bagimsiz bir disiplin olarak tanimaktataydi. Aristotoles felsefesinin yorumlanışındaki dini etkileri gidermeye çalışmışlardır.İlahiyatla çakışmamaya özen göstermişlerdir. Bu görüsleri benimseyenlerse Sigerus de Brabant ve Boethius Dacus'un görüşlerinde temsilini buldu. 
  • İnsanin en yüksek güçleri akıl veiradedir. Akıl etkin ve edilgin olarak ikiye ayrılır.
  • Etkin akil Aquinas'in savunduğunun yerisne doğrudan duyulanabilirlikten tümel kavramlar ortaya çıkarır. Duns Scotus'a gore segizel bilgi gerçeklik alanındaki gerçek şeylerin bilgisidir. Soyulayıcı bilgi ise gerçeklik dünyasında bulunmayan soyulamalarla iglili de olabilir.
  • Scotus en az üç alanda aklın kesin bilgi elde edebileceğini savunmuştur 
    • İlk ilkeler ve onlardan çıakrtılan herşey 
    • Gözlemlenebilir şeylerdeki düzenlilikten yola çıkılarak varolan yasalar.
    • Kendimize ait eylemlerimiz 
  • Duns Scotus Tanrı kanıtlamasın da bilgi öğretisne paralel birçizgi izlmiş ve posteriori bir tanri kanıtı ortaya koymuştur. Yani etkilerden nedenlere ilerlemiş önce Tanrının evrendeki etkilerini inceleyip oradan bu etkilerin nedeni olan Tanrıya ulaşmıştır. Tanrı evrenki tüm üretimlerin ilki olarak ilk üretendir 
  • Duns Scotus'un ahlak anlayışı irade konusunda ki düşünceleiretrafında şekilleniştir. İradenin akıldan biçimsel olarak ayrı olduğunu akıldan yüksek bir yeti olduğunu ileri sürmüştür. İrade akıl tarafından bilinen nesnesine özgür bir şekilde seçtiği sürece akılsaldır. 
  • İyi olmak varolanların bi özelligidir hedeftir. 
  • Yani ahlakilik akıl ve özgürlük üzerine kurulur.
  • Scatus doğru aklın ortaya çıktığı yerin Tanrının iradesinde biçimlenen doğal yasa olduğunu düşünür. Sınırlı irade den kaçınmayı emreder çünkü sinirli insan varoluşsal anlamda sinirsiz yaratıcısının buyruklarıyla kuşatılmış durumdadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumda bulunarak konuyu zenginleştirebilirsiniz.